Dr. Ayhan Bülent Toptaş

Algı, Güven ve İtibar: Bir Hasar Tespiti

 TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan geçtiğimiz ay sonunda İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meslek Komiteleri ile yaptığı toplantıda artık Türk Lirasına geçiş zamanının geldiğini söyledi. Erkan’a göre bunun en doğrudan yansımaları mevduat gelişmelerinde görülmekte. Erkan’ın açıklaması bundan yaklaşık iki yıl önce Şahap Kavcıoğlu’nun kamuoyu ile paylaştığı “Liralaşma Stratejisi”ni anımsattı. Kavcıoğlu, 2022’nin ilk Enflasyon Raporu Tanıtım toplantısında, para politikasını “Türkiye Ekonomi Modeli” ışığında revize etme çalışmalarını sürdürdüklerini belirterek, yeni politikanın temel unsurlarından birinin TL’nin kullanımını önceleyen, “Liralaşma Stratejisi” olduğunu açıklamıştı. O zaman da artık TL.’ye geçmenin zamanı gelmişti. Söz konusu strateji ile hane halkı, firma ve bankacılık kesimlerinin varlık ve yükümlülüklerinde Türk lirası cinsi kalemlerin ağırlığının kademeli bir şekilde artırılması, böylece finansal sistemin bütüncül olarak Türk lirası ağırlıklı bir yapıya kavuşması hedeflenmekteydi. O günden bu yana, yani aradan geçen yaklaşık iki sene içinde Kur Korumalı Mevduat (KKM) ve Yabancı Para Mevduatın (YPM) Toplam Mevduat (TM) içindeki payı yüzde 60’lar civarında dolaşmaya, yani dolarizasyon Türkiye ekonomisinin en önemli sorunlarından biri olmaya devam ediyor. Aşağıdaki tabloda Liralaşma Stratejisinin açıklanmasından sonraki çeşitli tarihlerde KKM ve YPM’nin TM içindeki payları görülebilir.

İSO toplantısında Erkan’ın ileri sürdüğü bir başka öngörü de enflasyonun önümüzdeki Mayıs ayında zirve yaparak, müteakiben inişe geçeceğiydi. Bu öngörü de yine kamuoyunda Dejavu etkisi yapmış olsa gerek. Çünkü yine bir önceki Başkan Kavcıoğlu, geçen yılın ikinci Enflasyon Raporunu sunarken Mayıs ayından itibaren enflasyonun inmeye başlayacağını öngörmüştü. Buna karşın, enflasyon yükselmeye devam ederek Ekim 2022’de yüzde 86’lık zirvesine ulaşmıştı. Enflasyon, Kavcıoğlu’nun öngördüğünden 6 ay sonra gerilemeye başladı ama Türkiye Grafik 1’de görüldüğü gibi şimdi yeniden bir yükseliş dalgası ile karşı karşıya

Algı, güven ve itibar zedelendi

 Kavcıoğlu’nun Liralaşma Stratejisini açıkladığı günlerde o zamanki Hazine ve Maliye Bakanı TCMB’nin politika faizini önemsiz hale getirdiklerini açıkladı. Bu açıklamayı takip eden aylarda TCMB’yi izleyen bazı iktisatçılar Para Politikası Kurulu sonrası açıklanan duyuru ve enflasyon raporlarını ciddiye almadıklarını açıklamaya başladılar.

Kavcıoğlu dönemi TCMB’nin politikaları ile ilgili algı, güven ve itibarın aşındığı ilk dönem değil. Süreç 2011 Mayıs ayından itibaren o zamanki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Bankaya yönelik baskılarının yoğunlaşması ile başladı. Erdoğan, o zamanki TCMB yönetimine kamuoyu önünde çok ağır eleştirilerde bulundu. Bununla birlikte, aşınma özellikle Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişle birlikte olağanüstü hızlandı. TCMB’nin başkanı hızla değişmeye başladı. Temmuz 2019 ile Haziran 2023 arasında, yani dört yıldan kısa bir süre içinde TCMB başkanlık koltuğunda dört ayrı kişi oturdu. Hem teorik hem de ampirik çalışmalara göre hızlı başkan değişimi merkez bankasının bağımsızlığı zedeler ve yüksek enflasyon getirir. Zaten öyle de oldu. Türkiye dünya enflasyon liginde en üst sıralara yükseldi.

Erkan, İSO’daki sunumunda, haklı olarak enflasyonla mücadelede algı, güven ve itibarın öneminin altını çiziyor ama geçen dört sene merkez bankacılığı açısından bir kâbus gibiydi. Kamuoyu bu dönemde merkez bankasının kurumsal temellerini oluşturan bağımsızlık, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleri ile para politikasının bambaşka şeylerle ikame edilmeye çalışıldığına şahit oldu. Ekonomik anlamlılığı tartışmalı makroihtiyati tedbirler, nass, faizin enflasyonun nedeni olduğu görüşü, gıda komitesi, fiyat istikrarı komitesi, Kur Korumalı Mevduat, zabıta ile fiyat kontrolleri gibi yan yollardan enflasyon kontrol altında alınmaya çalışıldı. Bir taraftan da kamuoyunun ve iktisadi aktörlerin enflasyonun düşeceğine inanması beklendi.

Şimdi ise, iktisadi aktörlerin ve kamuoyunun, bütün bunları unutup, binlerce kilometre uzakta Türkiye’de olup bitenlerden habersiz, çalıştığı şirketlerin karını maksimize etmekle uğraşan ve birdenbire TCMB başkanı olmuş bir bankacının enflasyon öngörülerine güvenerek fiyatlama yapması ve bütçe hazırlaması o kadar kolay bir şey değil. Evet, faiz artırımları kararlılığı göstermesi açısından çok önemli bir işaret ama insanlar TUİK’in enflasyon hesabına da güvenmedikleri için bu artışların ne ölçüde etkili olabileceğinden de emin değiller.

Yine de TCMB’nin bağımsızlığının, şeffaflığının ve hesap verebilirliğinin çok tartışmalı olduğu bir ortamda yapılması gereken tek şey enflasyonun pes ettiğine dair kesin işaretler alınana kadar faiz artışlarına devam edilmesi. Her faiz artışında pek çok kişi “Kadın laf dinlemiyor” tepkisinin gelmesinden endişe edecek ama bu artışlara ara verilmesi dezenflasyon sürecini uzatacağı için faiz artışlarına devam etmekten başka bir çare yok gibi gözüküyor.